Yüz yıla yakın bir süredir Türkiye kadınların ekonomik anlamda yetkinleştirilmesi alanında bir çığır açtı. Tarihsel olarak, Türkiye kadınların yetkinleştirilmesine yönelik kanunları -oy kullanma hakkından medeni kanuna kadar- kabul eden ilk ülkeler arasında yer almaktadır. Ancak bu ilerlemeye rağmen, bir yandan eski zorluklar devam ederken diğer yandan yeni zorluklar ortaya çıkıyor ve tüm bunlara karşı yeni önlemler almak gerekiyor. Türkiye’de kadınların işgücüne katılımı erkeklere göre en az 2’ye 1 oranla geride kalmış durumdadır. Yeni koronavirüs (COVID-19) salgının patlak vermesi ve gelecekteki büyümeye ilişkin küresel belirsizlikler bu durumu daha da kötüleştirmiştir.
Uluslararası Kadınlar Gününün yaklaştığı bir dönemde, Türkiye’de kadınların ekonomik anlamda yetkinleştirilmesine yönelik daha fazla adım atılması yönündeki bu çağrı için daha doğru bir zamanlama olamaz. Bugün Türkiye kendisini yüksek gelirli bir ekonomiye geçiş sürecinde yeni, daha yeşil, daha dijital merkezli bir yola yönlendirecek daha kapsayıcı bir yeniden yapılanma fırsatı ile karşı karşıya.
Elbette burada cevaplanması gereken soru şu: Nasıl?
Türkiye’nin politika ortamı kadınların ekonomik açıdan daha güçlü bir şekilde yetkinleştirilmesini amaçlasa da, halen kapatılması gereken boşluklar mevcut. Ekonomik arayış alanında, Dünya Bankası’nın Kadınlar, İş Hayatı ve Hukuk, 2021 raporu Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği endeksinin Avrupa ve Orta Asya bölgesi ortalamasına yakın seviyelerde bulunduğunu göstermektedir: bölge ortalaması 100 üzerinden 84,2 puan iken Türkiye’nin puanı 82,5. Bu duruma ve ülkedeki -genel olarak- uygun mevzuata rağmen, ülkenin ölçüleri geride kalmaya devam etmektedir – özellikle evlilik, emekli maaşları, piyasaya giriş önündeki mesleki engeller (özellikle madencilik ve tehlikeli kabul edilen mesleklerde), eşit maaş ve doğum izni ile ilgili alanlarda. Diğer durumlarda, esnek çalışma ve finansmana erişim ile ilgili mevcut kanunların uygulaması daha geniş kör noktalar sebebiyle geride kalmış durumdadır.
Türkiye’de kadınların ortaya koyabileceği potansiyelden yararlanabilmek için, beşeri, sosyal ve finansal sermaye ile ilgili kör noktaların ortadan kaldırılması gerekecektir. Beşeri sermaye tarafında, 12’nci sınıf öğrencileri arasında öğrenme sonuçları bakımından kızlar ve erkekler arasındaki eşitliğe ve İnsan Sermayesi Endeksinde erkekler ile olan eşitliğe (sırasıyla 0,66’ya karşı 0,64) rağmen, kadınların okuldan işe geçişi ölçüsünün geride kaldığı görülmektedir. Bununla birlikte, Türkiye’de kadınların işgücüne katılma oranı sadece yüzde 32’dir ve bu oran erkeklerin oranının yarısından daha düşüktür. Bu oran yüzde 44 olan OECD ortalaması, yüzde 45 olan Orta Avrupa ve Baltık Ülkeleri ortalaması ve yüzde 40 olan Doğu Asya ve Pasifik ve Latin Amerika ve Karayipler bölgeleri ortalaması ile karşılaştırıldığında özellikle düşüktür. Türkiye’de iş aramayan aktif olmayan kadınların yüzde 46’sı aile içi sebeplerden dolayı işgücünden çıkarken bu oran erkekler arasında sıfırdır.
Türkiye’de COVID-19 ile ilişkili iş kayıplarında da kadınlar yaklaşık yüzde 60’lık bir pay ile ön plana çıkmaktadır. Ayrıca, finansal tabana yaymada da büyük bir cinsiyet eşitsizliği mevcuttur: erkeklerin yüzde 83’ü banka hesabına sahip iken, kadınlar arasında bu oran sadece yüzde 54’tür –Türkiye’de bu alanda 30 puanlık bir cinsiyet uçurumu varken gelişmekte olan ülkeler ortalaması sadece 9 puandır. Öte yandan kadınların işlettiği işletmeler krediye erişim için gerekli varlık tabanına sahip olmayabilmektedir –kadınların yönettiği bir işletme için kredinin yüzde 58 gibi çok yüksek bir oranı için teminat istenirken, erkeklerin işlettiği işletmelerde bu oran yüzde 37’ye inmektedir.
Türkiye’nin toparlanma sürecini yeniden kurgulamak için bir “itme ve çekme” çabasına ihtiyaç duyulacaktır - işgücü piyasasının sınırlar ileri doğru itilirken kadınlar aktif bir şekilde işgücü piyasasına çekilmelidir. Bugüne kadar kaydedilen pozitif eğilimler hem Türkiye Hükümeti’nin hem de toplumun çabaları ile daha da yaygınlaştırılabilir. İnsan sermayesi bakımından, COVID-19 salgını sonucunda yaşanan daha önce benzeri görülmemiş ölçüdeki küresel ekonomik daralmanın aile gelirleri üzerindeki etkisi özellikle kız çocukları için olmak üzere okul terk riskini arttırmıştır. Devletin ulusal online eğitim platformu olan EBA, Dünya Bankası tarafından desteklenen ve özellikle kızlar, düşük gelirli aileler ve Türk olmayan öğrenciler olmak üzere hiçbir çocuğun geride kalmaması için bilgi teknolojisi kapasitesini arttırmak için tasarlanan Türkiye Güvenli Okul ve Online Eğitim Projesi ile daha da geliştirilmektedir.
Finansal sermaye bakımından, Türkiye’nin yeni büyüme sürecinin –yeşil ve dijital sektörler gibi–gelişme potansiyeli olan sektörlere doğru genişletilmesi, mümkün olduğunca geniş bir sürdürülebilir finansal ağın oluşturulmasına bağlıdır. Finansmana Kapsayıcı Erişim Projesi 2020 yılı itibariyle faydalanıcı şirketlerin yüzde 42’sinin kadınlar tarafından yönetildiğini göstermektedir (ülke ortalaması sadece yüzde 4 olarak tahmin edilmektedir). Bu proje kapsamında gerçekleştirilen girişimler yeni başlatılan Kayıtlı İstihdam Yaratma Projesi ile daha da yaygınlaştırılacaktır. Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafından, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği desteği ile geliştirilen yeni mekanizmalar, kadınlar arasında işe yerleştirme oranının arttırılmasına yardımcı olmuştur (dahil olan kadınların yüzde 60’ı beceri geliştirme eğitimi aldıktan sonra işe yerleştirilmiştir).
Ancak sosyal sermayeyi yaygınlaştırmadan sadece ekonomi tarafında sınırları ileriye doğru itmek yeterli olmayacaktır. Örneğin, kadınların işyerindeki haklarını koruyan kanunları uygulamak ve güvenilir, itibarlı ve sosyal açıdan kabul edilebilir çocuk bakım modelleri için elverişli ortamlar yaratmak daha fazla kadının işgücüne çekilmesine yardımcı olacaktır. Son olarak, kadınların rollerinden cinsiyete dayalı şiddete kadar uzanan çeşitli konularda hanehalkı düzeyinde farkındalığı arttırmaya yönelik sosyal girişimleri en üst düzeye çıkarmak kritik önem taşıyacaktır.
Türkiye kadınların ekonomik anlamda yetkinleştirilmesi ve yeni büyüme sürecinde yeni bir dönem başlatmaya hazırdır; bunun ne kadar süreceği hem kadınlar hem de erkekler dahil olmak üzere vatandaşların ne kadar ilerlemek istediklerine bağlı olacaktır.
Join the Conversation